Tarkan’ın “GEÇÇEK” şarkısından çıkartılacak marka dersleri

Ülke gündemi bir anda Tarkan’ın yeni albümüne kitlendi. “Geççek” Twitter’da TT’ye girdi, Ekşi’de binlerce entry yazıldı. Sözleri ile muhalif kesim tarafından hemen sahiplenildi ve mevcut iktidara karşı bir marş olarak dillendirilmeye başlandı. Önümüzdeki günlerde de “Geççek” dalgası büyümeye devam edecek gibi gözüküyor.
Marka olmak bir strateji işidir
“Tarkan” markasının doğuşundan bugüne 30 yıl geçmiş. Bu marka 90'ların başındaki pop furyası özel televizyon kanalları ve radyolar ile kültürel bir dalgaya dönüşürken başlarda o dalgalarda sörf yapılmış, daha sonra ise sınırlar zorlanarak herkesin keyifle dinleyip seyredebileceği dev bir tsunamiye evrilmiştir. Tarkan, 80'ler sonrası serbest piyasanın hayatımıza girmesi ile çeşitlenen, zenginleşen ve globalleşen, neyin ne olduğunun adeta bir kaosa dönüştüğü yıllarda popüler kültür içerisinde markasını ayrıştırmayı başarabilen sayılı sanatçı arasında.
Çok iyi eserler üretmenin değeri tartışılmaz. Onunla aynı zamanda harika eserler üreten isimler bir bir unutulurken “Tarkan” markası bugün hala ışıl ışıl parıldıyor. Buradaki başarının sırrı bence bir hedef, bir duruş (konumlandırma) ve buna bağlı bir stratejiye sahip olunması.
Örneğin her markayı güçlü kılan bir strateji: “Hayır” demek.
Kendisine biçtiği değeri sadece ülkenin en büyük şirketleri ödeyebildi. Sadece sektörün önde gelen markaları ile çalıştı. Deterjandı, sabundu, vitamindi hiç muhattap olmadı. Tarkan ile reklam çekmek kendi başına bir değer teklifi oldu. Beyaz Show’a hayır dedi. Halktan olmaya, gözükmeye çalışmadı bile.
Bugün 30 yıl sonra Tarkan’dan bahsediyorsak bu stratejik kararı görmek ve markalarımızda nasıl kullanacağımızı anlamak gerekir.
Marka olmak değerlidir
Marka olmak temelde sizi emtialardan ayırır. Bu ayrışma, ürününüzü, diğer mal ve hizmetlerden daha pahalıya satmanızı sağlar. Ürün üzerinde bir anlam yaratır ve markanız ile arada bir zihinsel bir bağ kurulmasına yardımcı olur. Marka bir ürün aldığınızda sadece ürünün faydasını tüketmezsiniz, marka almak size güven, içsel bir ek tatmin ve statü de sunar. Bu sebeple gerçek markaların yeni modelini, yeni renklerini takip eden hayranları vardır. Markayı hayatlarının içine yerleştirirler. Marka sadece bir üründen daha fazlası oldukça günlük yaşam içerisinde kendisine yer bulur. Bir yaşam tarzını simgeler. Bir duruşu ifade eder. Kültürün parçası olur. Sadece marka, tek başına etki yaratır.
“Tarkan” markasında da hikayemiz farklı değil. Bugün “Geççek” şarkısını Ajdar markası ile çıkartsanız bu etkiyi yakalayabilir miydiniz? Dün şarkının gündeme oturmasında şarkının melodisi, müzikalitesi ya da sözlerinden daha fazla (üründen daha çok) markanın etkisi var.
Eğer marka olursanız insanlar sizden bizzat bahsederler. Sizi anlatırlar. Sizi satarlar. Markanızı üzerlerine iliştirirler. Markanın değerinden faydalanırlar ve size de fayda sunarlar. Apple için de bu durum böyle, Moleskine defter kullanan birisi için de, Nusret’te yemek yiyen birisi için de.
Tarkan bir istisna değil. Tarkan markası güçlü bir etkidir.
Marka bir harekettir
Ürünler ihtiyaçları çözmek için var olurlar ama markalar ihtiyaçtan daha fazlasıdır. Ürünler bir problemi çözerken markalar çok daha fazlasını başarabilirler.
Gerçek markaların varoluşlarının bir amacı vardır. Bir “anlam” üzerine inşa ettikleri ve ısrarla cevaplamaya çabaladıkları bir neden. Nike bizi harekete geçirmeye çalışır. National Geographic keşfetme duygumuzu, merakımızı ateşler. İlham verici bir örneği aşağıya bırakalım. “Wolf: Reclaim The Kitchen”
Tarkan markası eğlence sektöründe bir marka. Öne çıkan tarafları insanları eğlendirmek, mutlu etmek ve umut vermek. Daha önce milli takıma yaptığı beste ile toplumsal birleştirici olmayı sahiplenmişti. Buna ek olarak daha önce kadına şiddet, çevre gibi konularda anlam karmasını genişletmişti. Yaşadığımız bu zor günler için şimdi de “umut” bayrağını eline almış gözüküyor. Pandeminin ve ekonomik krizin herkesin canına tak ettiği bir yerde karşıt olma riskini de alarak ortaya bir eser koyuyor. Kendi ağzından dinleyelim:
“Bir yıl kadar önce ruh halimin çok iyi olmadığı bir dönemden geçtim. Pandemi, dünyada olup biten üzücü olaylar, insanlığın endişe verici gidişatı, doğanın yok edilişi gibi bir sürü şey beni çok olumsuz etkilemiş, umudumu kaybeder gibi olmuştum. O anlarda bu şarkının melodi ve sözleri içimde yankılandı. ‘Geççek geççek elbet bu da geççek, gör bak umudun gününü gün etçek’ . Hepimize iyi gelecek bir şarkı yazmalıyım dedim.”
Marka olmanın olmazsa olmaz şartı varoluşsal bir krizdir. Neden varolduğunu anlamak ve anlatmaktır.
Şimdi soru sorma zamanı:
Sizin markanız (kendiniz) ya da yönettiğiniz markalar neden sorusunu kendine hiç soruyor mu? Ne anlama geliyorsunuz? Hangi anlamı inşa ediyorsunuz markanız için?
Cevaplama sırası sizde.