McDonald’s Üçüncü Dünya Savaşını Durdurabilir mi?

Hemen “olur mu öyle saçma şey” demeden önce açıklamam için bana bir fırsat vermenizi rica ediyorum.
Blog başlığımızı oluşturan yaklaşım bana ait değil. Fikrin kaynağı New York Times yazarı Thomas Friedman. Kendisinin “Foreign Affairs Big Mac I” yazısında değindiği alaycı bir yaklaşımı tartışmaya açmak istiyorum.
Friedman’ın iddiası basitçe şu şekilde:
Hiçbir McDonald’s sahibi iki ülke kendi McDonald’s işletmelerini kurduklarından beri birbiriyle savaşmamıştır.
No two countries that both had McDonald’s had fought a war against each other since each got its McDonald’s.
Olayı buraya kadar indirgeyince anlam fazlasıyla daralıyor, farkındayım.
Bu iddia daha sonra yazarın “Golden Arches Theory of Conflict Prevention” yaklaşımı adıyla başka kitaplarında geniş yer sahibi oldu. İçgörünün arkasındaki temel varsayım globalleşme ve ekonomik gelişimle ilintili. Ülkeler eğer McDonald’s franchise sistemini destekleyecek kadar güçlü bir orta sınıfa sahipse, bu içgörü o ülkelerin savaşla ilgilenmeyeceğini varsayıyor. Bu ülkelere “McDonalds ülkesi” diyen yazar, savaşa girerek kaybedecekleri daha fazla şeyleri olduğunu iddia etmekte.
Bir kaç istisna dışında bu tezin hala ayakta durduğunu belirtmek isterim. Globalleşme ile ilgili herkesin fark etmesi gereken büyük bir trend var: Tüm dünyada benzer tüketim alışkanlıklarına sahip, benzer işler yapan bir “orta sınıf” yükseliyor. Netflix izleyen, Starbucks’a giden, McDonald’s yiyen, Twitter’dan tüm dünyayı takip eden “nitelikli” bir orta sınıftan bahsediyorum. Bu sınıfı anlamak ve bu sınıfın ihtiyaçlarını çözmek geleceğin pazarlama problemidir. (Ki, bu ayrı bir yazı konusu)
Orta sınıfın genel özelliklerine baktığınızda daha eğitimli, teknik olarak daha donanımlı, global dünyaya açık, tatil için farklı ülkeleri tercih edebilen, milliyetçilik ve din gibi konulara mesafeli, ideolojilerden uzak bir kitle ile karşılaşıyoruz. Ülkeler için tartışmasız en değerli iş gücü çünkü ekonomik katma değer üreten, ülkeyi kalkındıran insanlardan oluşuyorlar.
Gelişmiş ekonomilerde orta sınıfın ne kadar genişlemiş olduğunu aşağıdaki tabloda görebilirsiniz: (Daha güncel verilere ulaşamadım. Elinizde varsa ve paylaşırsanız güncellemeyi çok isterim.)

2001–2011 yılları arasındaki gelir dağılımı değişikliği ise bir sonraki tablomuzda. Asya ve Afrika’nın düşük gelir grubu pek de şaşırtıcı değil. Friedman’ın bahsettiği “orta sınıf” Avrupa ve Kuzey Amerika’da karşımıza çıkıyor:

Konuya indirgemeci olarak yaklaşıp ülkelerde McDonald’s franchise varlığına bakarsak (Rusya 755, Ukrayna 101) Friedman fena halde yanılmış gözüküyor. McDonald’s bu çatışmayı kesinlikle durduramamış ancak büyük ihtimalle Avrupa’ya yayılmasını ve bir dünya savaşına evrilmesini engelleyebilir konumda.
Friedman’ın alaycı dar tanımını kenara bırakıp olaya “orta gelir” üzerinden yaklaşırsak, iddiasında haklı çıktığını söyleyebiliriz. İki ülkeye de McDonald’s ülkesi diyemeyeceğimiz aşikar. Orta sınıf, Rusya’nın sadece %14'ünü oluşturuyor, aynı zamanda kaybedecek bir şeyi olmayan bir ülke. Son yıllarda ekonomisi daha da kötüye gitmekte ve gelir dağılımı daha da bozulmakta. Ukrayna’da da benzer şekilde yoksulluk çok geniş kitlelere yayılmakta.
Görülen o ki, McDonald’s bu savaşı durduramayacak olsa da savaşın bir dünya savaşına dönüşmesine engel olabilir.